27 Haziran 2013 Perşembe

Kuzey Kafkasya da Ruslar 1550 – 1800* BÖLÜM I

Hiristiyanlığın Yayılması ve Koloniyalizm : Kuzey Kafkasya da Ruslar 1550 – 1800*
Michael Khodarkovsky
Journal of Modern History, Vol. 71, No.2. (Jun. 1999), pp. 394 – 430, By University of Chicago Press
http://intersci.ss.uci.edu/wiki/eBooks/Articles/Russian%20Caucasus%201550-1800%20Khodarkovshy.pdf

          Yaşlı Rusya! Gerçekten Avrupanın kapsamındamı.Ben daima Coğrafyacıların bir hatası olduğunu düşündüm. (Alexander Pushkin)

1820 askeri işgalinden önce Rusya'nın Kuzey Kafkasya daki koloniyal politikaları akılcı sayılabilecek bir şüphecilikle karşılanmıştır. Gerçekte Rusya'nın emperyal boyutları ve koloniyal tecrübeleri, konuya odaklı sürekli tekrarlayan incelemelerin konusu olabilmesi için yavaştır ve henüz kapsamlı koloniyal çalışmalar alanına entegre olamamıştır. Erken dönem Rus emperyalizmi konusu erken döneme ait kaynak kıtlığı ve hiçbir zaman doğruluğu garanti edilemeyen son dönemlerin duruma çok daha uygun olduğu varsayımı nedeniyle 19. ve 20. yy Rusya emperyalizmi kapsamında incelenmiştir.(1)

Ondokuzuncu (XIX.) yüzyıl öncesindeki Rusya'nın Kafkaslarda ve diğer güney ve doğu bölgelerine yayılımının gelişigüzel, spontane ve denetlenmeyen bir tarzda olduğuna inanılır. Ben bu makalede, dönem içinde kolonizasyonun motivasyon kaynakları ve politikalarının değişmesine rağmen Rusya hükümetlerinin bölgedeki kolonizasyon çalışmalarının hem kasıtlı hemde tutarlı olduğunu göstereceğim. Ayrıca Rusyanın Kafkasyadaki koloniyal faaliyetlerinin güney ve güneybatı sınır bölgelerindeki faaliyetlerinin tipik bir örneği olduğu iddiasında bulunmamızı sağlayacak kanıtlar bulunmaktadır ancak Rusyanın koloniyal modelini çıkarmaya yönelik daha detaylı tartışma şimdilik daha sonraki bir fırsatı bekleyece(2).

Rusya'nın Kuzey Kafkasya da öncelikli hedefi ilk başlardan beri jeopolitik olmuştur. Rusya Kazan ve Astrahan'ı işgal ettikten sonra eski Altınordu devletinin yöneticilerinin mantığını benimsedi ve Sibarya'dan Kuzey Kafkasya'ya kadar pek çok bölgeden yerel halklar Rusya'yla ticari ve askeri işbirliği isteklerini iletmek üzere temsilciler gönderdiler. Bu kapsamda 1557 de Kabardey Prensi Temriuk -ki kız kardeşi daha sonraları IV. İvanın ikinci karısı olacaktır- un temsilcisi Rusya'ya ulaştı. Rusyanın yerli halkla ilişkisi asırlar boyunca pek değişiklik göstermedi, Temriku'n emrine bir Rus görevli ve 500 kişiden oluşan bir müfreze tahsis edildi. Bu birlik Temriuk'a Kabardey içindeki rakiplerine boyun eğdirmede ve Kırım Hanından ve Dağıstan'ın Şamkal'ından (Kumukların baş yöneticisi) korunmasında destek olacağı anlamına geliyordu. Birkaç yıl sonra Temriuk kendini Rusya'nın askeri gücüne güvenmekten başka çaresi kalmamış bir şekilde buldu ve korunmak için Terek nehrine kale inşa edilmesini rica etti. Kısacası bir süre sonra topla, tüfekle donatılmış askerler Terek Kalesine gönderildiler (Terki, Terskii gorodok)3.

Bugünkü Dağıstan'ın kuzeyini oluşturan Kuzey Kafkasya'nın kuzeydoğu ucundan Rusya'nın bölgenin içlerine yayılması 1560 larda başladı. 1800 yılı itibarıyla Kuzey Kafkasya havzasının büyük kısmı Rusya İmparatorluğunun sınırları dahilinde idi, ve Hazardan Karadeniz'e kadar sıkı tahkimatlar yapılmaya devam edildi, yerli halkın yaşadığı dağ etekleri ve yamaçları Rus yerleşimcilerle dolduruldu.

Bu makalede onaltıncı yüzyılda sınır ötesi bir ülke olan Kuzey Kafkasya'nın onsekizinci yüzyılda Rusya İmparatorluğunun sınır hattına dönüşmesinin bazı özelliklerini irdeleyeceğim. Kuzey Amerikanın tam tersine Kuzey Kafkasya'nın ilhakı yavaş ve çok çetin olmuştur, Kuzey Amerika çok kısa sürede ilhak edilmiş, yeniden iskanlar ve katliamlar yapılmışdı. Moskova'nın bilgi eksikliği, Coğrafyanın çetinliği, müslüman olan yerli halkın direnci ve komşu müslüman ülkelerin desteği Kuzey Kafkasya'nın kısa sürede işgal edilmesine imkan vermemiştir.

İlk başta Rus devletinin ihtiyacı topraklarına değil, yerli halkın sunacağa hizmete idi. Onlar Rusya'nın sadık elemanları olmalıydı ve tahkime ve iskana devam ettiği çalkantılı güney sınırlarında düzensiz ordu şeklinde görevlendirebilmeliydi. Çünkü bölgenin büyük kısmı yerli halkın mevsimlik otlak olarak kullandığı steplerden oluşuyordu, dolaysıyla Rusya nın bölgenin boş olduğunu söyleyip işgal etmesi pek de zor olmayacaktı. Onsekizinci yüzyıl sonları itibarıyla toprakların ve doğal kaynakların dağılımı ve sömürülmesi Rusya'nın kolonizasyon projesinde önem kazanmaya başladı.

Rusya'nın Kuzey Kafkasya'daki kolonileşme hareketi diğer imparatorlukların kolonileşme hareketlerinin aynısıdır. Yerli liderlere imtiyazlar sunmak, iyi sonuçlar vermediğini bilindiği halde yerel hizipleri yönlendirmeye çalışmak. Rusya'nın genişlemenin ilk safhalarında çok az seçeneği vardı, fakat yerli halkların politik güvenlerini temin için dolaylı kurallara yaslanması gerektiğini biliyordu. Onsekizinci yüzyıl ortalarında Rus askeri gücünün varlığı, kolonistlerin gelmiş olması ve yerel halkın Rusya'ya ticari bağımlılığının sürüyor olması ilhak edilen topraklarda artan ölçülerde doğrudan kural koyabilme ve halka boyun eğdirme imkanı verdi. 1790 larda Rusya'nın yasalarını ve yönetim sistemini tanıtmak için yerel ve sınır mahkemelerinde geçerli bir sistem kurdu.

Rusya'nın kolonileştirme araçları temelde batınınkilerden farklı değil ama çoğu kez farklı amaçlarla kullanılıyor. Avrupa'nın Amerika ve Asya'daki koloniyal projeleri ticari çıkarlara odaklıyken Rusya'nın Kuzey Kafkasya daki koloniyal çalışmaları hükümetin jeopolitik çıkarlarına odaklıydı. Avrupa'nın büyük şirketleri Hudson Bay ve Duch veya British East India yı örnek verebiliriz. İkincisi 1858 de İngiltere ülkeyi devralıncaya kadar ayakta kaldı. Rusya tarihinde bununla kıyaslanabilir sadece iki olay cereyan etmiştir, birincisi 1560 larda Sibirya'nın kolonileştirilmesinde tüccar Straganovs ailesinin kullanılması, ikinciside Bir Rus-Amerikan şirketinin 1799 dan 1867 e kadar Alaska'yı yönetmesi için görevlendirmesidir ve sonunda Amerika'ya satılmıştır. Rusya'nın Kuzey Kafkasya'yı kolonileştirme çalışmaları tamamiyle bir hükümet girişimidir.

Rusya'nın Kafkasya'daki genişlemesiyle ilgili karşı konulamaz Rus ordusunun sürekli saldırıları, zaman zaman yükselen yerli halkın isyanı gibi bir resim çiziliyor(5). Kuzey Kafkasya bölgesinin üç imparatorluğun – Osmanlılar, Persler ve Ruslar- yarıştığı bir bölge olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Ancak bu yaklaşımda yerli halkları büyük emperyal oyunda ustaların piyonları durumuna itecektir ve olayın karmaşıklığına helal getirecektir.
Bu makalede alternatif bir yaklaşım olarak bölgenin iki farklı dünyanın karşılaştığı alan olarak görülmesini öneriyorum: Bir tarafta politik organizasyonu ilkel, ekonomisi hayvancılık ve çiftçiliğe dayanan, pagan ve müslüman dünyasının katmanlarından oluşan yerli halk; diğer tarafta ise bürokrasisi, askeri gücü, Aydınlanma akımının verdiği güç, jeopolitik ilgi ve misyönerlik tutkusuyla bölgeye gelen hükümran Rusya devleti. Sonrasında Rusya devleti yer, zaman ve yarış kurallarını nasıl kendi amaçlarına uygun hale getirdi?

BOZULMUŞ AYNALAR
Rusya'nın kolonileşme tarihi bozulmuş algıların, yanlış yorumların ve karşılıklı yanlış anlamaların tarihidir. Hem Rusya devleti hemde yerli halkların varsayımları yanlıştı ve bunun bir sonucu olarak beklentileri de gerçekçi değildi. Her iki tarafta uygun retorikler kullanarak kendi amacına uygun bir karşı taraf imajı oluşturmaya odaklanmıştı. Rusya'ya göre yerliler önceleri sadakatsiz unsurlardı, sonraları ise vaftiz edilmeye ve çağdaşlaşmaya ihtiyacı olan vahşi yabaniler. Karşı tarafa, Kafkasların tepesindekilere göre ise Rusya bir yerel liderin diğer yerel lidere karşı kullanabileceği askeri bir güçtü. Daha sonraları, Rusya askeri olarak yenilmezliğini ispatladıktan sonra,Ruslar ''inançsız hıristiyanlardı'' ve İslam adına karşı durulmalıydı(6).

Hikayemizin baş aktörleri, Ruslar, kuzey Dağıstanın Kumukları ve Kabardeylerdir.1784 lere kadar Kafkasya dan sorumlu general P.S. Potemkin Rus yöneticilerine geçtiği notları şöyle sonlanıyordu: ''Ve Kafkas halkları arasında bir farklılık yok gibidir, bu nedenle sadece Kabardey'lerin özelliklerini yazarak hepsini tanımlamış oluyorum.''(7) Oysa Kafkas halkları arasında genaralin sandığından daha önemli farklılıklar var.

Kabardey'ler Adige alt gurupları arasında en baskın olanıydı ve Kuzey Kafkasya'daki halklar arasında en güçlü ve nüfus olarak en kalabalık olanıydı, bütün sınır komşuları tarafından da Çerkes (circassian) olarak bilinirdi. Komşularının dili olan Turk-Moğol dil gurubundan tamamen farklı Kafkas Dil Ailesinin özgün dil gurubu olan Abhaz-Adige dilini kullanmaktaydılar. Terek ırmağının güneyi, Kuzey Kafkasya'nın merkez ve kuzeydoğu bölgeleri Büyük ve Küçük Kabardey olarak Kabarda (Kabardey) nın egemenlik alanıydı. Güneydoğusunda köy tipi yerleşimlerde İnguş,Oset, Çeçen ve Balkar toplulukları yaşıyordu.

Kuzey Dağıstanın Turki gurubu Kumuklar Kuzeydoğu ucunda sıkışmış şekilde yaşıyordu. Yöneticileri, yani Shamkhal (Han), yönetim organlarıyla birlikte Tarki şehrinde yaşıyordu. Kırım -Hanın temsilcisi niteliğinde idi ve şeyhül-islamda- dini lider- Tarki de yaşıyordu. Kumuk Hanının sınırlandırılmış yetkilerine rağmen Kumuk'ların diğer Kafkas halklarına göre daha karmaşık ve daha merkezi bir siyasi yapılanmaları vardı.

Bölgenin diğer halkalarının fragmanlaştırılmış guruplardan oluşan bir sosyal yapıya sahiplerdi. Bazılarında Kabardey'lerde olduğu gibi toplum farklı sosyal guruplardan oluşuyordu. Soyluları pshi ve uork olmak üzere iki guruba ayrılmıştır, Ruslar bunları prens ve özden olarak adlandırır. Prenslere büyük saygı duyulur ancak hiçbiri bir diğerlerini yönetmek üzre bir üst yetki ile donatılmaz. Rusların özden terimini kullanmaları manidardır, özden Kumuk ve diğer Turki(balkar, Karaçay) gurupların soyluluk ünvanıdır, uorklar arasındaki farklılıkları çok iyi tanımlamış olan Kabardey'ler ve Adıgeler bu terimi kullanmazlar, bu Rusların yeni karşılaştıkları bir toplumu önemsemediklerini ima eden bir adlandırmadır. Ruslar uzun süre varsaydıklarından çok daha karmaşık olan Kabardey'lerin sosyal yapısandan bihaber kaldılar ve ancak 1820 nin başlarında Kabardey soyluluk sınıflamasının incelikleri hükümetin yönetim dilinde yerini aldı (8). 

Soylular fethettikleri komşu halklardan aldıkları haraç ve ganimetler ve köylülerin verdiği vergiyle yaşıyorlardı. Soylular sürüleri ve atlarıyla yükseklerde güçlendirilmiş kale köylerde yaşarken, özgür köylüler daha aşağılardaki verimli platolarda ve vadilerde çiftçilik yapıyordu. Köylülerin bu şekilde ki bağımsız yaşamı savunma karşılığı olan gelir vergilerini ödedikleri sürece devam ederdi
Bölgenin diğer halklarının pek çoğu sosyal farklılıklarla demokratik veya akrabalık anlayışına dayalı bir yapılanmaya sahipti. Örnek olarak Çeçenleri alırsak, özgür bir topluluktu, köyler veya klanlar arasındaki birlik akrabalık, egemenlik veya karşılıklı yemin ile sağlanıyor, genel konularda yaşlılar meclisi karar alıyor, en iyi savaşçılarda saldırı ve savunma durumlarında komuta ediyordu. Ruslar Çeçen adını da Kabardey'lerden öğrendiler, Onlar Şeşen veya Çeçen (köyün adı) diyorlardı. Kumuklar ise Michik veya Mischik (nehir adı) diyorlardı ve Gürcülerde onları Kisty olarak bilirlerdi. Çeçenlerde kendilerine Nakhchi veya ''halk'' (people) diyorlardı. Ruslar tekil yöneticisi ve devleti olmayan bir halkı hayal bile edemiyorlardı. Kafkasya Governörü P.S. Potemkin için, geç 18.yy da Çeçen ve Kumuk denilen gurupların bu adlarla anılan birer ulus oluşturmadıklarını, her köyün kendi şefi (vladelets) tarafından kendi yasalarıyla yönetildiğini görmek neredeyse bir vahi niteliğinde olmuştur.(9)

Tahmin edilebileceği gibi,siyasi, sosyal ve dil farklılıkları karşılıklı olarak doğru algılanmayı güçleştirmiş, yıllar süren ilişkilerinde birbirlerini tanımaları mümkün olmamıştır.Merkezi yapıya sahip Rus devlet sistemini anlamakta ki derin yanlışlıklar ihanet niteliğindedir, Shemakha Hanı 1653 de Astrakhan governörüne yazdığı mektupta onu yetkileri kendisininkine benzeyen bir vladetel olarak nitelemiştir, 1717 lere gelindiğinde Dağıstan Shamkhalı Adil Giray Peter I'e mektubunda Terk governörünü ''devletinize tabi bir Terk Prensi'' şeklinde nitelemektedir.(10)

Yanlış anlamaların diğer bir genel kaynağı da tercümelerdir, yerliler anlaşmaların içeriği konusunda ancak yüzeysel bilgilere sahip olabiliyorlardı, anlaşma metinleri diğer belgelerde olduğu gibi önce Tatarca ya (Asyanın bir bölümünün lingua frankası) sonrada yerel dillerden birine çevriliyordu. Tercüman kıtlığı kronik bir problemdi, ve yerel govornörler sık sık shamkhala, Gürcistana, Çerkesyaya ve diğer yerlere gönderecek tercümanların olmamasının egemenlik sorununa büyük zararlar verdiğinden şikayet ederlerdi.(11) Tercümelerde yetersizlikten kaynaklanan yanlışlıkların yanında kasıtlı olarak tercüme edilmeyen veya yanlış tercüme edilenlerde vardı. Örneğin yerel liderler kendilerini Çar ile denk tutarlardı, tercümelere de ise egemen hükümrana yalvarıyor veya ricada bulunuluyormuş gibi yazılıyordu.

Bir örnek amaca yönelik tercümelerin dilsel hatalar kadar korkunç politik ve dini konularda da olumsuzluklara neden olduğunu gösterecektir. 1596-99 da Rus elçiliğinin Gürcistan ziyaretinde gürcü tercümanın ölmüş olması nedeniyle Gürcülerin Moskova dan Rusça olarak gelen mektupları okuyamadıkları ortaya çıktı. Gürcüler Rus elçisinden Kral Alexander'a mektupların Türkçe tercümeleri ile gelmeleri ricasında bulundular. Gürcülerde bunları Türkçeden Gürcüceye çevireceklerdi. Elçi cevabında tercümanlarının Türkçe bildiğini ancak ümmi olduğunu Rusça veya Türkçe okuyup yazamayacağını bildiriyordu. Elçi ek olarak şunuda bildirmek idi: Mektuplarda kutsal kitaplardan pek çok ilahi deyim bulunmaktadır, bu terimler Türkçe de bulunmadığı için Türkçe tercümanımız bunları tercüme edemez. Gürcüler ısrarcı oldular ancak Ruslar şimdiye kadar böyle bir şey yapılmadı, hiç kimse bir metni düzgün olarak üç dile çeviremez diyerek ret ediyorlardı. Sonunda çaresiz kalan Gürcüler, metni ilahi terimleri atlayarak ana konusunu okumalarını ve tercümanında bu kısımları Türkçeye çevirmesini önerdiler, Ruslarda bu öneriyi kabul ederek bir sonuca ulaşabildiler (12). Rus elçisinin 1596 da duyurduğu üç dilli iletişim 19.yy da Rus otoritelerinin yerlilerin Rusça bilgisine güven gösterinceye kadar yerlilerle iletişimin tek yolu olmaya devam etti.

Çoğu zaman içeriğini bilmeden imzalamaları bekleniyordu,yerel soyluların hemen razı olmak için nedenleri vardı. Ruslarla yapılan anlaşmalara genellikle cömertçe yapılan ödemeler ve hediyeler eşlik ederdi. Hazine tam takırken bazı maddi imkanlar sunmadan yerel soyluların imza atmalarının zor olduğunu Ruslar öğrenmişlerdi(13).

Yanlış adlandırmalar, yanlış anlamalar, yanlış temsiliyetler bir merak konusu olmanın ötesinde bir önemdeydi. Karşılıklı olarak birbirleri hakkında yanlışlardan oluşan tanımlar geliştirmişlerdi. Her biri karşı tarafa kendi kültürel ve politik sisteminin penceresinden değerlendiriyordu. Karşı tarafın sistemini kendi sisteminin bir projeksiyonu olarak görüyordu. Sonuç olarak Rus hükümetinin bölgedeki politikalarını başkentten yayılan komutlar kümesi olarak görmek yeterli olmaz, aynı zamanda sözcüklerin ve özgün özelliklerin yarışında bölgeye ve halkına bunları kabul ettirmek de gerekiyordu.


ÇAR'IN TEBASI veye MÜTTEFİKİ OLANLAR ?
Yerel halklarla ilk karşılaşmalarından itibaren Ruslar yerel liderlerin Çara bağlılık yemini etmeleri konusunda çok ısrarcı oldular. 1589 da Moskovanın emriyle Trek kale komutanı Kumuk Shamkalına 'Çara bağlılık ve himaye isteğini bildiren dilekçe ve elçilerini hemen yollamalarını, bunun gerçekleşmemesi halinde güvenliğimizi ve istihkakımızı düşünmeyen Shamkalı uyarmakla görevlendirilmiş büyük bir askeri birlik hazır beklemektedir.' uyarısında bulunuyordu.14
 

Hristiyan olmayanların uşak olan statülerine şart denen içinde yerlilerin yükümlülüklerini sıralayan maddelerden oluşan ve detaylı hali Rusça olarak hazırlanan metinle resmiyet kazandırmakta idi ve Çarın tebası olarak tescillenmekte idi. Yerli soylular antlaşmaya imza atıncaya kadar veya müslüman iseler Rusların nezaretinde Kurana el basıp yemin edene kadar oğullarını ve akrabalarına Ruslara rehin olarak verirler. Hiristiyanlar söz konusu olduğunda bile Rusyanın üstünlüğünün tartışılması söz konusu bile edilemezdi, 1588 de Gürcistan kralı Alexander Moskova elçilerinin de yargıç huzurunda çara bağlılık yemini etmelerini önerdiğinde ret edilmiş ve kayıtsız şartsız çarın hizmetkarı olduğunu ilan etmesi istenmişti (kholop gosudarev)16.


Ancak yerliler durumu bu şekilde anlamıyorlardı. Onlar Rusya ile münasebetlerini barış anlaşması anlayışıyla karşılıklı sorumluluklar yüklenen müttefikler çerçevesinde görüyorlardı. Onlar Rusya'nın sınır yerleşimlerine saldırmama ve düşmanlara karşı Rusya'ya destek vermeyi taahhüt ediyor ve karşı taraftan da askeri yardım, meralarında ve av bölgelerinde saldırıya uğramayacaklarının güvencesini bekliyorlardı. 1589 da Rusya Kabardey lideri Alkas dan rehineleri göndermesi ve bağlılığını ilan etmesi ültimatomunu verdiğinde aldığı cevap ''Ben oldukça ileri bir yaştayım, şimdiye kadar bütün insanlar sözlerime inandı, ne rehine verdim nede yemin.''olmuştu. Rusya'nın ısrarları devam edince Alkas Özdenleriyle konuyu görüşerek Rusya ile barış içinde olma kararı alarak Moskova'nın yıllık ödeme yapması, halkının nehir boyunca avcılık ve taşımacılık özgürlüğünün olması ve düşmana karşı destek verilmesi halinde Trek Kalesine temsilcilerini yerleştireceğini bildirdi. Fakat Rusya bunu şöyle anlayacaktı: Alkas bağlılığını ilan ediyor ve teminat olarak Terk de tutulmak üzere rehinelerini gönderiyor. Bu yanlış anlamanın kısa sürede neden olacağı anlaşmazlık da şaşırtıcıydı. Bir kaç yıl sonra Alkas Rusya'nın egemenlik hakkından doğan rehinelik hakkını ihlal etmekten sanık olacaktı17. 1714 de hükümet Kuzey Kafkasya daki politik durumun daha gerçekçi bir değerlendirmesini isteyince bir kafkasyalı ve bir Rus askeri memur, Prens Alexande Bekovich-Cherkasskii, birlikte Peter I'e açıkca şöyle yazdılar: ''Bu insanlar (Kabardeyler) hürdür ve hiç kimseye boyun eğmediler''18.

Bu durum uşaklık ilişkilerinin kafkasyanın bazı halkları tarafından bilinmediğinden dolayı oluşmamıştı. Erken ondokuzuncu yüzyıl Kabardey etnograflarından Shora Nogmov dağlılar arasındaki hiyerarşiyi ince detaylarıyla anlatmakta ve kabardey olmalarına rağmen dağlıların bazılarının Kabardeylere çeşitli adlar altında haraç(vergi) ödediklerini belirtmektedir.19 Kabardeyler neden kendilerine yıllık bağış ve maaş ödemeleri yapan Rusyanın bir unsuru olarak görsünler,  -bir çeşit erken modernite dönemi dış yardımı- tersi söz konusu olmadığı halde? Prens Bekovich-Cherkasskii Kumukların Perslerle ilişkilerini Peter I'e anlatırken şöyle demekte: ''Ve orada herkes bu insanlardan korkmakta, özelliklede Persler, güvenliklerinin temini için Kumuk prenslerine ve Shamkhal'a maddi yardımda bulunmkta, - Shamkhal bunu bağış olarak adlandırıyordu. Ve her yıl Şah Kumuk yöneticileri için büyük harcamalar yapıyordu.''20

Yerel liderler Rusya hükümetinin daha üstün bir role sahip olduğunu kabul ettiklerinde bile ilişkilere bakışları kendi toplumsal kuralları çerçevesinde olmakta idi. 1779 da Rusyanın askeri saldırısıyla yüzyüze gelindiğinde Büyük Kabardey soyluları biat etmeyi ret ederek, geleneksel olarak Rusyanın korumasına mazhar olduklarını, bunun ticaret ve seyehat müttefikliği çerçevesinde olduğunu asla Rusyanın bir unsuru statüsünde olmadığını ilan edeceklerdi. Sonunda Rus birlikler Kabardey'e girince Kabardeyler barış istemek ve koşulsuz sadakat sözü vermekten başka seçenekleri olmayacaktı.21

Çok şaşırtıcı olan ister yerel elitleri ikna şeklinde ister doğrudan askeri saldırı şeklinde olsun Rusya'nın siyasi bağlık ısrarında hep hayal kırıklığına uğramış olmasıdır. Her seferinde yerliler ''egemen güce verilen hizmet sözünü tutmama'' fiili ile suçlanacaklardı ve egemene bağlılık sözleşmesinin özü korunarak yerel liderler yeni bağımlılıklar için imzaya zorlanmışlardır. Kaberdeyler de sıklıkla Rusya yı askeri desteğin gecikmesi veya söz verilen bağış ve hediyelerin zamanında verilememesi nedeniyle Rusya'yı sözleşme hükümlerine uymamakla suçlayacaktı ve bu durum bir kısır döngü halini alacaktı.  

*My thanks to Ralph Austen, Seymore Becker, Elliott Gom, Valerie Kivelson, Victor Lieberman, Ronald Suny, the anonymous reviewers of this journal, and the participants of the seminars at the Kennan Institute of the Woodrow Wilson Center in Washington, D.C., and the Davies Center for Eurasian Studies at Harvard University for their helpful questions and Comments. 

 1.Among the most influential articles on the subject are Marc Raeff, “Patterns of Rusian Impen'al Policy toward the Natíonalities,” in Soviet Nationality Problems, ed. Edward Allworth (New York, 1971), pp. 22-42, and a particularly insightful essay by Si Frederick Starr, “Tsarist Government: The Imperial Dimension,” in SovíetNationalz'ty Policies and Practices, ed. Jeremy R. Azrael (New York, 1978), pp. 3-38. More recent 
works are by Andreas Kappeler, ed., Russland als Welvölkerreich. Entstehung, Ge-schichte, Zelfall (München, 1992); and Daniel R. Brower and Edward J. Lazzerini, eds., Russiak Orient: Imperial Borderlands and Peoples, 1700-1917 (Bloomington, Ind., 1997). 

2. This preliminary conclusion is based on my own manuscript, “From Frontier to Empire: A History of Russia’s Southern Frontier, 1480-1780s.”
3. Kabardino-russkie otnosheniía v 16-18 vv. Dokumenty í materíaly, 2 vols. (Moscow, 
1957),  Local rulers and chiefs frequently asked to have a fort built for their protection. 
4. Bernard Cohen contrasts the British experience in North America and India, Colonialism and Its Forms of Knowledge: The British in India (Princeton, NJ., 1996), p. 57.
5. For a detailed account of the political history of the North Caucasus in the sixteenth and seventeenth centuries, see E4 N. Kusheva, “Politika russkogo gosudarstva na Sevemom Kavkaze v 1552-1572 gg,” Istoricheskie zapiski 34 (1950): 236-87, and Narody Severnogo Kavkaza i ikh sviazi s Rossieí, vtoroia polovina 16v.  gody I 7 veka (Moscow, 1963); and N. A. Smirnov, Politika Rossii na Kavkaze v 164 9 vekakh (Mos-
cow, 1958). Some highly tendentious local histon'es appeared throughout the 19505 and 1960s, when Soviet historiography was given the tasks both of producing separate histories of the peoples of the USSR and of justifying their historical connections to Russia; See, for instance, Istoriia Kabardy (Moscow, 1957); Istoriia Dageszana (Moscow, 1967);and OCherki istorii Karachaevo~Cherkessií (Stavropoï, 1967), vol. 1. The most recent Istoríia narodov Severnogo Kat/kaza s drevneishíkh vemen do kontsa 18 v. (Moscow, 1988) is far better than the preceding products of Soviet historiography, but it stops short in its attempt to shake off the ideological baggage of the past. In contrast to the historians, the Soviet ethnographers produced far more interesting and sophisticated studies of the region; see M. O. Kosven, Emografiia i istoriia Kavkaza (Moscow, 1961); V. K. Garda- nov, Obshchestvennyi stroi adygskikh narodov (Moscow, 1967); and N. G. Volkova,
Etm'cheskiì sostav Severnogo Kavkaza v 18­nachale 20 veka (Moscow, 1974). Several historical monographs in Turkish are not very different from their Russian counterparts in their equally biased presentation ofthe regions history from an anti-Russian and pro~Turkish point of View; see M. Fahrettin Kirzioglu, Osmanlilarin Kafkas-elleri’nifethi (1451-1590) (Ankara, 1976), and Cemal Gökce, Kaßazsya ve Osmanli Imperatorluguï 
nun Kajkasya síyaseti (Istanbul, 1979). In western historiography, the history ofthe North Caucasus before the nineteenth century remains virtually unknown. Two recent exceptions are Ch. Lemercier-Quelquej ay, “La structure sociale, politique et religieuse du Caucase du nord au 16 siècle,” Cahiers du Monde Russe et Soviétique 25, nos. 2-3 (1984): 125-48; for the English version ofthe same article, see Lemercier-ue1quejay’s “Cooptation of the Elites of Kabarda and Daghestan in the Sixteenth Century,” in The North Caucasus Barrier; ed. Marie Bennigsen Broxup (London, 1992), pp. 18-44; and Thomas M. Barrett, “Lines of Uncertainty: The Frontiers of the North Caucasus,” Slavic Review 54, no. 3 (1995): 578-601.

6. There is a substantial literature on colonialism as a cultural enterprise. See among others Nicholas Dirks, ed., Colonialism and Culture (Ann Arbor, Mich., 1992); Patricia Seed, “Colonial and Postcolonial Discourse,” in latin American Research Review 26, no.3 (1991): 181~200g Jean Cornaroff and lohn Cornaroff, 0f Revelation and Revolution: Christianity, Colonialism and Consciousness in South Afŕica (Chicago, 1991), vol. l; 
Yuri Slezkine, Arctic Mirrors.' Russia and the Small Peoples of the North (Ithaca, 1994), and “Naturalists versus Nations: Eighteenth Century Russian Scholars Confront Ethnic Diversity,” in Brower and Lazzeríni, eds., pp. 27-57 (n. 1 above); Michael  kovsky,  ‘Ignoble Savages and Unfaithfui Subjects’: Constructing Non-Christian Identities in Early Modern Russia,” in Brower and Lazzerini, eds., pp. 9-26. 
7. Kabardíno-russkíe otnosheniia, 2:364, no. 256 (see n. 3).
8. V. K. Karganov, Obshchestvennyi stroi Adygskikh narodov (Moscow, 1967), pp. 180*81. Incidentally, the term uzden is found in Codex Cumanicus as early as the fourteenth century (Max Vasmer, Russisches Etymologisches Wörterbuch, 3 vols. [Heidelberg, 1958], 3:177). The original social terms were either turklñed or russiñed in contemporary Russian translations and often were rendered incorrectly (G.  Orazaev,
“Tiurkoiazychnye dokumenty iz arkhiva Kizliarskogo komendanta-istochník p0 sotsial’no­ek0nomicheskoi ìstorii narodov Severnogo Kavkaza,” Istochnikovedenie i tekstologiìa Blizhenego i Srednego Vostoka [Moscow 1984], p. 182).